top of page

Raw Food'un Faydaları

RAW FOOD'UN FAYDALARI


Beslenmemiz çoğunlukla organik, çiğ, yerel besinlerden oluştuğu zaman cildimiz, saçımız, bağırsaklarımız, karaciğerimiz, böbreklerimiz, hormonlarımız dengede olur ve görevlerini daha sağlıklı yaparlar. Raw food ile beslendiğimizde, vücudumuz besinlerin vitamin, mineral ve enzimlerinin p-90 oranından faydalanır. Yüksek minerallerden dolayı, kandaki PH düzeyi dengede kalabildiği için vücut, alkali hale gelir. Hatırlamamız gereken şey şu ki, vücut ne kadar alkali (az asidik) olursa, o kadar az hastalanırız. Anette Larkins ve Mimi Kirk gibi 40 yıldır raw vegan beslenen kişiler bunun açık bir kanıtıdır. Enerjileri ve ışıldayan genç görünümleriyle 40 yaşında gösteren bu 75'lik bayanlar, hepimizi şaşırtıp ilham vermektedir.


Şehir hayatında çevresel kirliliğe maruz kalan vücudumuz, kendini dengeye sokmak için bir mücadele vermektedir. Çiğ yiyecekler ile beslenerek vücudumuzu toksinlerden arındırmaya başlarız. Toksinlerden arınan vücut, hücre yenilemesini hızlandırır ve bağışıklık sistemi mikroplara karşı güçlenir. Kendimden örnek verecek olursam, kronik Hashimoto hipotiroidi'mi kontrol altına aldığım gibi, uzun yıllardır grip de olmuyorum.


Çiğ yiyeceklerin bana göre en önemli özelliklerinden biri de, yiyeceklerin içerdiği yüksek miktardaki su ve liften dolayı sindirimi harekete geçirmesi ve bağırsaklar yoluyla toksinlerin vücuttan atılmasını sağlamasıdır. İdeali en az bir defa dışkılamaktır. Hepimizin yakından bildiği Türk-Amerikalı Dr. Mehmet Öz, NY'dan yayınladığı televizyon programında, dışkının zorlanılmadan vücuttan atılması, kokusuz olması ve renginin çok koyu olmaması gerektiğini, bunun bağırsak sisteminin saghk göstergesi olduğunu yıllardir vurgular.


Besin değeri yüksek yiyecekler olan filizlendirilmiş baklagiller, tahıllar, sebzeler ve çiğ kuruyemişlerle beslendiğimizde tokluk hissimiz artar işlenmiş gıdalar ve şeker tüketerek insülini tetiklemediğimiz için, sürekli atıştırma isteği ortadan kalkar. Bu gıdaları yedikten sonra kafeinle ayılma ihtiyacını hissetmeyiz. Uyku ihtiyacımız azalır ve daha enerjik oluruz sonuçta, her şeyin temeli olan yaşam enerjimiz artar.


Sağlık ve Beslenme Danışmanlığı eğitimi aldığım Hippocrates Sağlık Enstitüsü'nde öğrenciler dışında pek çok farklı sağlık sorunu olan hastalarda bulunur. Kanser hastalarının beslenme programı dahil, herkesin yemek yediği kocaman açık büfe yüzde yüz çiğ yiyeceklerden oluşur. İçinde şekerden dolayı domates bile verilmez. Fitokimyasallardan zengin, alkali olup antioksidan görevi yapan bu organik besinler, bilhassa günde 2-3 ke içirilen çim suyu, filizlendirilmiş baklagiller, tohumlardan oluşan salatalar koyu yeşil klorofilli yiyecek ve içecekler, bozulmuş hücreleri arındırıp bir çok insanda iyileşme sürecinin başlamasına neden olur.


Eğitimimi tamamladıktan sonra Hippocrates'te bir süre izleyici olarak yanında bulunduğum doktorun hastalarının yaşadığı değişimi de birebir izledim. Özellikle yüksek tansiyon, kolesterol, insülin direnci, hipoglisemi ve tip 2 şeker hastalarının kan değerlerinin iki-üç hafta içinde düzeldiğini gördük. Bunun aslında hastalık değil, bir yanlış yaşam ve beslenme sorunu olduğunu o zaman anladım.


Elçin OFLAZ


10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
  • Instagram
  • YouTube
  • Facebook
bottom of page